istanbul escortistanbul escort ankara escortankara escort beylikdüzü escortbeylikdüzü escort bahçeşehir escortbahçeşehir escort beylikdüzü escortbeylikdüzü escort istanbul escortistanbul escort Yemek Beklemez: Mart 2012

30 Mart 2012 Cuma

PEYNİRLİ, YUMURTALI SALATA




Bu salata için öncelikle ıspanak ve roka olmalı, çünkü peynir ve yumurtaya daha çok yakışıyorlar. Malzemeler herkesin evinde vardır mutlaka. Belki peynir konusunda seçim yapmak zorunda kalabilirsiniz, çünkü peynir olarak sert ve biraz da tuzlu bir peyniri rendelemeniz gerekiyor, bu nedenle de salataya hiç tuz  atmayabilirsiniz. Ispanak ve rokayı  güzelce ayıklayıp,yıkadıktan sonra elleriniz ile ufak parçalara ayırıyorsunuz. Taze soğanı ve maydonozu da çok fazla inceltmeden doğruyorsunuz. Eğer daha ince isterseniz  doğrayabilirsiniz, bu tamamen sizin zevkinize ve alışkanlığınıza bağlı. Üzerine limon, zeytinyağı döküp güzelce karıştırıyorsunuz. Limon miktarı size kalmış ama zeytinyağı için aynı şeyi söylemek istemiyorum çünkü biliyoruz ki çok kalorili (1 yemek kaşığı zeytinyağı 125 kcal), bu nedenle miktarı fazlalaştırmamak en iyisi. Sonra haşlayıp dilimlediğiniz yumurtaları ve rendelediğiniz peynirleri salatanın üstüne yerleştiriyorsunuz. Üstüne kırmızı pul biber serperek yemeyi deneyebilirsiniz, ağızda hoş bir tat bırakıyor. Hem yemesi zevkli, hem de sağlıklı bir salata, yazın da kışın da sofralarımızı süsleyebilir. Kışın ıspanakla, yazın da diğer yeşilliklerle yapılabilir...



AFİYET OLSUN 


 

28 Mart 2012 Çarşamba

KURUTULMUŞ MEYVELER VE FAYDALARI


Meyve ve sebzelerin zamanında yenmesi bütün uzmanlar tarafından ısrarla verilen tavsiyeler arasında. Uzmanları can kulağı ile dinleyenlerden biri olarak ben de bu tavsiyelere katılıyorum ve uygulayabildiğim ölçüde de uygulamaya çalışıyorum. Biraz zor olmakla birlikte bazı beslenme şekilleri alışkanlık haline gelince bu gibi kurallara uymak zor olmuyor aslında. Önemli olan evdeki çocuklar dahil herkesin bu olaylara olabilir gözü ile bakması. Ama malesef çocuklara gelince iş biraz değişiyor. Hepimiz biliriz ki çocuklar için iyi olan herşey çocuklar tarafından hemen reddedilir, onlara bazı şeyleri yedirmek, hatta tadına bile baktırmak çok zordur. Bundan dolayı da aslında beslenme ile ilgili dinlediğim ve aklıma yatan konularda çocuklarım üzerinde çok başarılı olamamak beni üzüyor,  bu tavsiyelerin hepsini yapabilmek çok güzel ama olsun, ne kadar yapabiliyorsak kârdır diyerek yoluma devam ediyorum.  İşte bunlardan biri de kuru meyveler konusu, bir meyvenin zamanı değilse eğer kurusunu yiyebilmek güzel,  hergün aslında şöyle kararınca bir-iki atıversek ağzımıza sanırım çok faydalanırız.




Meyveleri kurutma yöntemi çok eski zamanlarda,  meyveleri daha uzun süre saklayabilmek ve bozulmalarını önlemek amacıyla başlamış ve günümüze kadar gelmiş. Kurutulmuş meyveler ürünün bol olduğu zamanlarda  toplanarak, meyvelerin sularının uçurulması ile hazırlanmış ürünlerdir. Taze meyvelere göre daha yoğun bir tadı vardır ve lif bakımından da zengindir. Tazelerine göre daha yüksek C vitamini, polifenol ( bitkilerde bulunan doğal kimyasallar, antioksidanların bir parçası ), fitobesinler ( bitkilerin renklerinden sorumlu maddeler ) ve potasyum  içerirler. Diyet yapanlar için iyi bir seçim olabilir bu özelliklerinden dolayı.

Lifli besinler kan şekerinin dengeli yükselmesini sağlarlar, zararlı maddelerin bağırsakta kalma sürelerini kısaltırlar, bu nedenle kansere karşı korumada faydalıdırlar.

Besin değeri açısından bir sıralama yapmak gerekirse; hurma, kayısı, incir, erik, üzüm ve kızılcık olarak sıralanabilir.

Kuru Elma: Nefes darlığı, astım ve kalp rahatsızlıklarına karşı koruyucu etkiye sahiptir. Zengin lif sayesinde bağırsakları temizler.

Kuru Erik: B, A ve E vitaminleri açısında oldukça zengindir. Potasyum ve magnezyum sayesinde metabolizmayı hızlandırır, bağırsakları çalıştırır.

Yaban Mersini: Kansere karşı vücudu koruyan enzimleri harekete geçirir. Kan şekerini düşürür. Göz yorgunluğunu giderir. 100 gramında; 14 g karbonhidrat, 0,6 g protein, 0,3 g yağ, 13 mg C vitamini vardır.  

Kuru Kayısı: Potasyum açısından çok zengin. Sindirim sorunlarına iyi gelir, stresi ve kansızlığı önler. A vitamini sayesinde cilt bozukluklarına iyi gelir. Özellikle kuru kayısının reçelini denediniz mi, çok güzel olur, eğer kışın ortasında kayısı reçeliniz biterse mutlaka kayısı kurusundan yapmayı deneyin.

Kuru Dut: Kalsiyum, demir, B1, B2, ve C vitamini yönünden zengindir. Beyaz dut ateş düşürücü ve idrar söktürücü özelliğe sahip. Karadut ise ağız ve boğaz sağlığı için faydalıdır.

Kuru İncir: Yüksek orandaki protein, vitamin ve minerallerden dolayı hücre yenilemesini sağlar. Yüksek lifli yapısı ile de kolesterolün  kana karışmadan dışarı atılımını sağlar. İçerdiği kalsiyum diğer besinlerdekine göre daha kolay sindirilir. Yapısındaki kalsiyum ve fosforun kemik ve dişler üzerine koruyucu etkileri var.

Kuru Üzüm: Karbonhidrat içerdiği için iyi bir enerji kaynağıdır. Demir, çinko, potasyum, magnezyum ve fosfor içerir. Bedensel gelişimde etkilidir. Kansızlık için koruyucudur. Yapısındaki demir vücudumuz tarafından kolayca emilebilir ve günlük demir ihtiyacının % 35 ini karşılar. B vitamininden dolayı unutkanlık için iyidir.

Hurma: Yapısındaki demir, kırmızı kan hücrelerinde bulunan hemoglobin sentezini kontrol eder, özellikle hamileler ve bebeklerinin gelişimindeki hayati önemi taşıyan kandaki alyuvarların dengesini sağlar. Yapısındaki kalsiyum ve fosfat, iskelet yapısı ve kemik oluşumunda etkilidir. Kalp ve damar hastalıkları riskini azaltır.Bu yararlarının da daha çok kabuklarında olduğu belirtiliyor. Ayrıca tok tutma özelliğinden dolayı da çantanızda bulundurabilirsiniz, acıktığınızda bir tane yemek faydalı olabilir.



Tabii bu kadar yararı olan kurutulmuş meyveleri nerelerden alacağımız çok önemli. Öncelikle bize güven vermeli alacağımız yerler. Işık almayan, serin ve kuru yerde saklamamız gerektiği gibi böyle yerlerde de satılıyor olmasına dikkat etmemiz gerekir. Bu ürünlerin uygun yerlerde kurutuluyor olmaları da gerekir.Kansere sebeb olan aflatoksin maddesinin  oluşmaması gerekir. Açıkta satılan ürünlerin  tercih edilmemesi gerekir.

Bir de zaman zaman  mucizevi diye reklamı yapılan  kuru meyveler var ki insanların bir anda o kuru meyvelere olan ilgisi artıyor. Bence bu konuda da dikkatli olmak gerekir. İyi bir araştırma yapmadan böyle aldatıcı reklamlara inanmayalım.

Ve gelelim kuru meyvelerin en önemli kısmına; bu kadar çok yararı var ama bir o kadar da kaloriye sahip bu faydalı kuru meyvecikler. Sizi bilmem ama yerken ben kendimi zor tutarım, ağzıma bir incir, bir kayısı yada bir hurma attım mı devamı gelir, bir-iki derken farkında olmadan bir bakmışım ki fazlaca yemişim ...O nedenle bir oturuşta çok fazla yemek yerine , her gün ama birer birer yemeyi bir alışkanlık haline getirebilmek çok iyi olur.

İşte bir kaç kuru meyve için 100 gramlarındaki kalori değerleri;

Kayısı   = 258 kcal
İncir     = 270 kcal
Hurma  = 315 kcal
Erik     = 230 kcal
Üzüm   =295 kcal














Kaynak: Rejimdiyet.com
            Ezberim.com
            Sabah.com

25 Mart 2012 Pazar

ÇİKOLATA FESTİVALİ




İsviçre`nin bir kantonu Cenevre, Cenevre`de bir yer Versoix, kendi halinde, çoğunun birbirini tanıdığı, tanımayanların da birbirine aşina olduğu, Leman Gölü`nün kenarında sakin, küçük bir ilçe, banliyö misali...

Bu hafta sonu bir harketlilik vardı bu sakin yerde, bir festival; çikolata festivali...


İsviçre denilince akla gelenlerden biri de çikolata tabii. Çikolatasız olmaz, burada heryerde istemediğiniz kadar çikolata var, market reyonlarında çeşit çeşit çikolatalar...Dolayısıyla böyle bir festival de normal.



Bu festivallerde bir çok bilinen markalar kendini gösterirken, yeni yeni gelişenler de reklam yapma imkanı buluyor. İnsanlar da bundan yararlanarak, hem bu kalabalığın ve nefis lezzetlerin tadını çıkarıyorlar, hem de arkadaş sohbetleri ile hoş vakit geçirirken, çocuklarının da eğlenmesini sağlıyorlar, anlayacağınız böyle festivalleri herkes dörtgözle bekliyor buralarda. Eh bir de hava güzel ve güneşli ise bulunmaz bir gün oluyor. Bu hafta sonu tam da böyleydi işte, herkes güneşin de etkisi ile çoluk çocuk neşe içinde yollara dökülmüştü.



Böyle etkinliklerde kocaman çadırların kurulmasına alıştık artık. Bu organizasyonlar çok düzenli bir şekilde hazırlanıyor, herşey düşünülerek büyük bir çadır kuruluyor, etrafına masalar, yeme ihtiyacını giderecek standlar derken güzel bir festival alanı kuruluveriliyor. Görevliler görevlerini eksiksiz yerine getiriyor, hiç bir kargaşa ve telaş olmadan herkes gerektiği gibi eğleniyor. Bu düzenlilik halini seviyorum...


Kurulan bu çadırın içine her firma sergilenecek ürünlerini stantlarına yerleştiriyor ve başlıyor insanlar gezmeye. Bu ürünler çikolata olunca insanlar da hepsinden tatma arzusu ve hangisini almalı kararsızlığı ile dolaşıyorlar, özellikle de çocuklar. Bütün çeşitleri görmeniz mümkün bu ortamda, her şey var, renkli, şekilli, büyük, küçük, sütlü, bitter, kakao...


Dünyada kişi başına çikolata tüketiminin en yüksek olduğu yer İsviçreymiş… Cailler-Nestlé fabrikası Montreaux Broc kasabasında, buraya yaklaşık 1 saat uzaklıkta. İsviçre’nin en önemli çikolata üreticileri Nestlé, Toblerone, Lindt,Treuscher, Milka ve Sprungli. Özellikle kışın sıcak çikolata tüketimi çok fazla, soğuk kış günleri için ideal bir içecek.

Versoix`da Favarger çikolata fabrikası var, bu marka da iddialı markalardan.



Çikolata seven biri iseniz buralar tam da ideal yerler...



İşte bunlar da festival sonunda büyük bir kararsızlık içinde kalarak aldıklarımız...





















ÇİKOLATANIN FAYDALARI




Latince adı “tanrıların besini” anlamında Theobromocacao olan kakao ağacından elde edilen kakao, Batı Afrika, Batı Hint Adaları ve Güney Amerika’da üretilir. Boyu 4-10 metre olan kakao ağaçları 4 yaşından sonra yılda iki kez ürün verir. Gövdeye ya da ana dallara yakın yerlerde çıkan meyve, olgunlaştığında uzunluğu 35 cm kadardır ve bir meyvenin içinde yaklaşık 2,5 cm boyunda 20-40 tohum, yani kakao çekirdeği bulunur. Çekirdekler birkaç gün mayalanmaya bırakılır. Fabrikada işlenebilmesi için güneşte kurutulur. Çekirdekler  kavrulur ve öğütülür. Ve sonun da bir sıvı elde edilir, bu sıvı macun görünümündedir ve çikolata yapımında kullanılır. Kakao yağı katılarak bu macun yumuşatılır ve daha sonra istenilen aromalarda ve tatda çikolatalar elde etmek için çeşitli maddeler ilave edilir, vanilya bunların başında gelir...Çikolatanın   yumuşak ve kolay işlenebilir olması için de soya fasulyesinden elde edilen lesitin de bu katılan maddeler arasındadır.




Bir çok çeşidi olmakla birlikte esas olarak kullanılan çeşitler;

Bitter Çikolata: En az % 50- 60 oranında kakao içerir, tadı acı, çok az şekerli olan çikolata çeşididir.

Sütlü çikolata: En az % 40 oranında katı kakao içermesi gerekir. Dünyada en çok tercih edilen çikolata çeşididir. En büyük üreticisi İsviçre`dir.

Beyaz çikolata: Kakao içermez, % 24 oranında kakao yağı ile üretilir.

Kuvertür Çikolata: Profesyonel çikolatacılar tarafından kullanılır, bol kakao yağı içerir ve kaliteli bir çikolatadır.

Dünyanın çikolatada en iyi ilk üçü;
1- Godiva, Belçika
2- Zurich, İsviçre
3- Barcelona, İspanya
olarak karşımıza çıkar.




İtalyan gezgin Gemelli Careri, Avrupa’yı toplu ulaşım araçlarıyla gezen ilk kişi olarak tarihe geçmiş. Gezisi sırasında (1693) Osmanlı topraklarına da uğrayan Careri’nin, çikolatayı Türklere getiren ilk insan olduğu rivayet edilir...

Türkiye'de çikolatanın yaygınlaşması Atatürk'ün isteğiyle gerçekleşir. Ülkemize gelen yabancılar, alıştıkları yiyecek ve içecekleri, Türkiye'de bulmak istedikleri için Atatürk, Avusturya ve İsviçre'den çikolatalar getirtti. Türkiye'nin yabancı çikolata ile tanışmasının ardından ülkemizde küçük atölyeler kurulmaya başlandı. 1909 yılında Nestlé çikolatalarının İstanbul Karaköy’de ilk satış ofisi, 1927’de Feriköy’de çikolata fabrikasının açılması ve ilk çikolata üretimi ile halk yavaş yavaş çikolatayla tanışmaya başladı ve çikolata sektörü hızla gelişmeye başladı. Günümüzde Türkiye`de de artık adını duyurmuş pek çok marka görmek mümkün; Şölen, Çağla, Cici, Ender, Kent, Elit, Ülker, Bind ve Tayaş ( 2000 yılında İsviçre- Cenevre`de Altın Kalite ödülünü almış. ) en çok bilinenler arasında.



Ve çikolatanın bilinen faydaları;

-Kan basıncını düşürmede etkilidir.

-Sistemli tüketildiğinde hafızayı düzenler.

-Bitter çikolatanın düzenli olarak tüketilmesi kalp ve damar rahatsızlıklarını ortadan     kaldırır.

-Günde 40 gram bitter çikolata (yüzde 70 kakao içeren) tüketimi, vücuda önemli miktarda polifenol sağlayabilir ve böylece kadiyovasküler hastalıklar ve kanserin önlenmesine yardımcı olabilir. Aralarda yenilen hiçbir değeri olmayan ve şekerli abur cubruların yerine bitter çikolata yemek kronik hastalıkların önlenmesine yardımcı olabilir.

-İyi bir enerji kaynağı olmasıyla birlikte vücuttaki şeker oranında ani değişiklikler göstermez.

-Kadınlarda psikolojik olarak olumlu etkiler bırakır, kendilerini iyi hissetmelerini sağlayan mutluluk hormonu, endorfini arttırır.

-Çikolatanın içinde bulunan antioksidanlar kanserle mücadelede faydalıdır. Kakao, yeşil çaya oranla üç kat daha fazla antioksidan madde içerir.
-Çikolata aynı zamanda zengin bir kalsiyum kaynağıdır. Bu da güçlü kemiklerin oluşmasını sağlar.
-Güçlü dişleri sağlayan florid açısından da zengindir.

-Çikolata diğer tatlılara oranla diş sağlığı açısından daha zararsızdır; çünkü sütlü çikolata yüksek miktarda protein, kalsiyum ve fosfat içerir. Bu maddeler de diş minesini korur.
-Stresle mücadelede faydalı olan potasyumu da içerir.
 
-Çikolata büyük miktarda bakır da içerir. Bakır, vücudun demiri absorbe etmesine yardımcı olur. Bu da cilde, tırnak ve saç sağlığına, damarlara ve dokulara faydalı olur.
-Kaliforniya Üniversitesi uzmanları her gün az miktarlarda çikolata yemenin kanda pıhtılaşmayı önlediğini savunuyor. Bu da ani kalp krizlerinin önüne geçiyor.
-Çikolata aynı zamanda yiyen kişiye enerji veriyor ve diğer tatlılara oranla kan şekerini hızlı yükseltmiyor ve vücudun insüline gösterdiği dirence katkı sağlıyor. 
-Bağışıklık ve üreme sistemi için faydalı demir ve çinko çikolatada bolca var.
-Kahve içmek yerine çikolata yemek çok daha yararlı, çünkü çikolata kahveye oranla çok daha az kafein içeriyor.
-Çikolatadaki doymuş yağ oranı, kandaki kolesterol seviyesinin artmasına neden olmuyor.
AMA DİKKAT!!!

Bu kadar faydasını okuduktan sonra yüzümüzde kocaman bir tebessümle hemen gidip çikolata paketlerini elimize almadan düşünelim;

100 g çikolata da 300 mg magnezyum, 100 mg kalsiyum, 280 mg fosfor, 3 mg demir ve bol miktarda B1, B2, B5, B6 vitaminlerinin yanısıra,

100 g sütlü çikolatada 588 kalori,

100 g bitter çikolatada 544 kalori var.











 



Kaynak: Sirmatataroglu.blogspot.com
               www. forceturk.de
               Wikipedia
               Dogadansaglik.org
               Saglikbilgisi.com
               sadececikolata.com

23 Mart 2012 Cuma

ÇİKOLATA



Herkesin severek yediği, çocukların da adeta  taptığı bir yiyecek çikolata. O kadar çok çeşidi var ki; iştah açıcı renklerde, albeni diyen farklı şekillerde, farklı aromalarda, çeşit çeşit meyveli, hatta biberli...eminim herkes kendi damak  zevkine göre bir çeşit bulabilir.

Ama nedense çikolata çocuklardan hep uzak tutulmaya çalışılır. Faydalarını öğrendiğim gün bu fikrimi değiştirmiştim, onun için herhangi bir kısıtlama yapmadım, tabii içinde ne olduğunu bilmek ve üreticilerine dikkat etmek kaydıyla. Faydalarını hatırlatmadan önce çikolata ve tarihi ile ilgili okuduğum yazılardan öğrendiklerimi iletiyorum;

İspanyol kâşifler Kristof Kolomb ve Hernán Cortés, 16. yüzyılda Orta Amerika`ya yaptıkları geziden bir içecek getirirler. Bu, Mayaların ve Azteklerin öğütülmüş kakao çekirdeklerini  suyla karıştırarak elde ettikleri bir içecektir. Çikolata olan bu içeceğin ismi Aztek dilinde "ekşi, acı içki" anlamına gelen “xococ” kelimesi ve su anlamına gelen “ātl” kelimesinden türemiş. Bu içeceği Aztekler, içine biber ve başka baharatlar katarak soğuk olarak içiyorlarmış. İspanyollar ise aynı içkiyi şekerli olarak içmeye başlamışlar.

Yaklaşık olarak 100 yıl boyunca gizemini koruyan çikolata, Fransa'ya ve Avrupa'nın öteki ülkelerine ancak 17. yüzyılda yayılabilmiş. Bu yavaş yayılmanın sebebi ise o dönemlerde oldukça pahalı ve sadece elit kesim tarafından içilen bir içecek olmasıymış. 4000 yıllık tarihi boyunca, yakın geçmişe kadar hep sıvı şeklinde, içecek olarak tüketilmiş… 


1700'lerde İngilizler süt katarak içeceğin tadını geliştirmişler. Yumuşak, tatlı ve yenebilir çikolata yapma yöntemi ise 19. yüzyılın ortalarında bulunmuş.

Çikolata üreten ilk fabrika olan Van Houten 1815’te Hollanda’da kurulmuş olmakla birlikte çikolatanın  asıl gelişim yeri İsviçre'dir.

1819 yılında François-Louis Cailler`in  Vevey'de ismini taşıyan Cailler çikolata fabrikasını açmasıyla İsviçre`nin çikolata macerası başlamış. Uzun denemelerden sonra, damadı Daniel Peter 1875 yılında ilk sütlü çikolata tabletini piyasaya sürmüş. 
 
19 yy’da yetersiz beslenme sebebiyle bebek ölümleri artmaya başlamış ve İsviçre’de de o dönemde her 5 çocuktan biri 1 yaşına gelmeden hayatını kaybetmekteymiş. 1867'de arkadaşı kimyacı Henri Nestlé (Heinrich Nestle, Alman asıllıdır...)'nin sütten sıvının buharlaştırılarak süt tozu elde edilmesini sağlayan yöntemi bulması hem binlerce bebeğin hayatını kurtaran mamanın hem de sütlü çikolatanın üretilmesini sağlamış ve böylece çikolata farklı bir anlam kazanmıştır.

Henri Nestlé, 1866'da İsviçre-Vevey’de kendi şirketini kurmuş, soyadı olan ve aynı zamanda Almanca’da küçük kuş yuvası anlamına gelen Nestlé  firması ortaya çıkmıştır. Logosu da “yuvada yavrularını besleyen kuş” olur...

Rudolphe Lindt, kakao kütlesine kakao yağı ekleyerek yumuşak, eriyen çikolata yapmanın sırrını keşfetmiş ve böylece Lindt çikolataları 1879 yılında Zürih'de üretilmeye başlanmıştır. Lindt, çikolata formülünü ve fabrikasını 1899 yılında Rudolf Sprüngli'ye satar. Bu tarihten itibaren firma çikolataları 'Lindt & Sprüngli' ismi ile üretmektedir.
 






Milka; 1901 yılında Neuchâtel`de, İsviçre`de çikolata üreticisi Philippe Suchard tarafından üretilmeye başlanmıştır.1893 yılında Suchard İsviçre`nin ilk uluslararası markası olmuştur. O zamanlarda çikolataya henüz süt karıştırılmadığı için( çikolata içeceği hariç ),koyu renkli ve kekremsi bir tadı varmış. 1901 yılında Milka adı ile ilk sütlü tablet olarak üretilmiş ve böylece Lila Efsane başlamıştır. Paketini hepimizin bildiği lila inek ve Alp Dağları`nın doğal manzarası süsler.
                                          







 








Kaynak: Sirmatataroglu.blogspot.com
               www. forceturk.de
               Wikipedia
               Dogadansaglik.org
               Saglikbilgisi.com
               sadececikolata.com