Bir canlının yavrusunu beslemek için ürettiği bir mucize. Şimdiye kadar taklidi yapılamamış ve yerini tutacak bir şey icad edilememiş bir besin. Süt üretimi anne olduğumuz an başlar ve yeni doğan canlı ilk besin maddesini böylece almış olur. Belli bir dönem boyunca da sadece anne sütü ile beslenir. İçinde bir canlının ihtiyacı olan her şey vardır; su, yağ, protein, karbonhidrat, mineraller, vitaminler ve en önemlisi kalsiyum ve fosfor...Vücudumuz bir mucize demiştim ya...Doğar doğmaz başlayan bu ilişki ömrümüzün sonuna kadar devam eder neredeyse.

Bu önemli besin maddesini her yerde bulmak çok kolaydır üstelik. İşte bu kısım önemli, dikkat etmemiz gereken noktalar burada başlıyor. Süt en kolay bulabildiğimiz besin maddesi, şişede, karton kutuda, günlük, uzun ömürlü... hem de sokaklarımızda, kapımıza kadar geliyor. Aman dikkat...Sokakta satılan sütler en büyük tehlike. Sütün sağıldığı hayvanların sağlıklı olması en önemli konu, mikrop ve bir takım hastalık yapıcı maddenin olmadığından emin olmamız lazım, süt sağıldıktan sonra geçen zaman boyunca sütteki mikroorganizmaların oranı artıyor çünkü süt bu organizmalar için en uygun ortam, çiğ olarak tüketime sunulduğu için soğuk zinciri sağlanamassa mikroorganizma oranı artıyor ve bu oran ısı ile yok edilemeyen toksin maddelerin oluşumuna sebeb oluyor. Ve hastalık taşıyıcı bir madde konumuna geliyor. Bu hastalıklar içinde de en önemlisi, ineklerde yavru atmaya sebep olan Brusella hastalığı... sütün yağının alınması ya da süte su ilavesi, bir de sabahtan akşama kadar dayansın diye sütün içine karıştırılan karbonat, soda gibi maddeler... bütün bunlar dikkate alındığı zaman sütü alıp hemen uzun süre kaynatmak geliyor aklımıza ama bu da doğru değil, bu sefer de uzun süre kaynattığımız için içindeki yararlı maddelerin çoğunu yok etmiş oluyoruz. Eskiden annelerimizin yoğurt mayalamak için sütü sokaktan alıp uzun süre kaynattıkları gibi, hatta öyle çok kaynatırlardı ki süt yarı yarıya azalırdı. Yıllarca böyle yoğurt yedik.
Çiğ süt ile ilgili olarak bir de şunu öğrendim; süt çiğ olarak tüketildiğinde tam bir protein besin olmasına rağmen yağ da içerdiği için kendinden başka bir besinle zor karışır. Süt mideye girdiğinde hemen kesilir ve mevcut başka bir yiyecek varsa kesilmiş süt tanecikleri diğer yiyecek taneciklerinin etrafında pıhtılaşır, onları mide özsularından yalıtırak sindirimi geciktirir, çürüme başlangıcına ortam sağlar. Bu yüzden sütün tek başına içilmesi akla daha mantıklı geliyor.
Bir diğer süt çeşidi pastörize edilmiş süt; süt fabrikalarda süzüldükten sonra 80-85 derecede 15-20 saniye ısıtılıp hızlıca soğutulur ve bu şekilde pastörize edilen süt buzdolabında yazın 24 saat, kışın 3-4 gün saklanabilir. Fakat bu işlem de laktazın ve diğer enzimlerin canlılığını kaybettirdiği için sütün yetişkin mideler tarafından gerektiği gibi sindirilmesine engel olur. Aynı şekilde bu işlemin kalsiyumu ve diğer mineral elementleri de erittiği fikrini savunanlar var.
Bir de sterilize edilmiş süt var; 140- 150 derecede 2-4 saniye ısıtılıp hızla soğutulur ve özel kutularda ambalajlanır. Uzun ömürlü süt yani UHT olarak tanıdığımız bu sütün raf ömrü 3-6 ay arasında değişir. Açıldıktan sonra buzdolabında saklamamız ve 1-2 gün içinde tüketmemiz gerekir.
Ayrıca bir de sütün fazla tüketilmesi gibi bir durumda vücuda giren demirin emilimini azalttığı için içilen miktarın abartılmaması da bir gerçek. Özellikle çocukların aşırı derecede süt içmeleri, hele bir de şekerli olarak gece uyumadan önce içiyor olmaları diş problemlerini de ortaya çıkarıyor.
Bazı insanlarda sütün içindeki laktozun sindirimine yardımcı olan enzimin eksikliğinden dolayı laktozun sindirilememesi ve bunun da kişide şişkinlik ve benzeri rahatsızlıklar yapması diğer önemli bir konu.
İşte süt hem kendi özelliğinden kaynaklanan hem de kullanıma kadar geçen aşamalarda ki hatalardan dolayı sağlığımızı büyük oranda desteklerken, aynı oranda da bozabiliyor. Eğer bilinçli olursak bu zararları görebilir ve kendimizi bunlara göre hazırlayabiliriz.
Eğer bizde bir rahatsızlık oluyorsa süt içtikten sonra şişkinlik gibi mesela, o zaman süt yerine süt ürünlerine daha çok ağırlık verebiliriz. Yoğurdumuzu sütü çok fazla kaynatmadan mayalayabiliriz. Çocuklarımız eğer şekerli sütlerini gece uyumadan önce içiyorlar ise dişlerini fırçalamaları için onları uyarabiliriz. Kaldı ki sade sütün diş çürümelerini engellediği de sütün yararları arasında sayılır. Ayrıca sütün şekerli içilmesini de engelleyebiliriz. Kemik erimesi ile mücadele etmesi, kemik ve beyin gelişimine katkısı kesinlikle tartışılmaz ama aşırı derecede süt içmenin vücudumuza demir alımını azalttığı gerçeğini de unutmamak gerekir. En önemlisi de süt alırken güvendiğimiz yerleri ve markaları tercih etmemiz, böylece kafamızda ki soruları sanırım biraz azaltabiliriz...
KAYNAKLAR : Prof.Dr. Kemal ÖZKÜTÜK
Arş.Gör. Serap GÖNCÜ
Beslenme ve diyet uzmanı : Taylan KÜMELİ